Dünyamızdaki siyasi, ekonomik, çevreyle ilgili gelişmeler nüfus hareketlerinin yatışmayacağının, tam tersine artarak devam edeceğinin güçlü işaretlerini taşımaktadır. Kuzey-güney arasında derinleşen varsıllık uçurumu, ülke işgalleri ve iç savaşlar, farklı bölgelerde artmakta olan etnik ve siyasal çatışmalar, gelecekte daha kitlesel kaçışları ve arayışları da beraberinde getirerek, milyonlarca insanı doğdukları ülkeler dışında yaşamaya zorlamaktadır. Bu durum dünyadaki bütün devletleri ya göç alan, ya göç veren ya da ikisini birden yaşayan ülkeler konumuna getirmektedir.
Avrupa Birliği sınırları içinde meydana gelen olayları takip eden fortesseurope.blogsot.com sitesi, 1994 yılından bugüne (10.12.2007 tarihine kadar) Ege Denizi’nde 410 kişinin öldüğünü, 402 kişinin ise kaybolduğunu ifade etmektedir. Basına yansıyan bilgilere göre yalnızca 2007 yılında Ege Denizi’nde meydana gelen deniz kazalarında 82 kişi ölmüş, 102 kişi kaybolmuştur Tanığı olmak zorunda kaldığımız bu dramatik insanlık durumu yaşananların çok küçük bir bölümü ve buzdağının görünen yüzüdür.
Nihai hedefleri AB ülkeleri olan sığınmacılar, iki ana güzergâhı tercih etmektedirler; Türkiye-Yunanistan kara sınırı ve Ege Denizi. İzmir ve sahil şeridi, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde bulunan adalarına sadece birkaç deniz mili uzaklıktadır. Özellikle kış aylarında, Türkiye’den Yunanistan’a deniz yolu ile geçmeye çalışan sığınmacılar Kuşadası, Seferihisar, Çeşme, Karaburun, Dikili sahillerinden başlayan 1–2 saatlik mesafeleri kullanılmakta; sahil güvenlik ve emniyet tedbirlerinin gevşemek zorunda kaldığı kış aylarının çetin doğa koşullarında amaçlarına ulaşabilmek için bir fırsat üretmeye çalışmaktadırlar. Çoğu bedensel cezalandırma, yaralanma, ölüme terk edilme, tutuklanma, insanlık dışı koşullarda mülteci kamplarında tutulma, ülkelerine iade edilme ve ölümle sonuçlanan bu umut yolculuklarının çok azı hedefine ulaşabilmektedir.
Avrupa sınırlarının hemen kıyısında, çatışma ve savaş nedeni ile kitlesel göç hareketlerinin oluştuğu ülkelerin komşusu ve sığınmacıların Avrupa’ya ulaşmak için en sık kullandıkları yol güzergâhının üzerinde bir ülkede yaşayan insanlar olarak üzerinden mal, bilgi ve para geçerken, belirsizleşen iyiden iyiye görünmez olan sınırların sıra bütün bu değerlerin üreticisi insana geldiğinde nasıl aşılmaz mânialara, dönüştüğünü şaşırarak, sınırların, sınırsız insan hakları ihlallerinin gerekçeleri olarak sunulmasını sarsılarak, turizm cenneti Ege’nin, hümanizm ve uygarlığın doğduğu bu coğrafyanın sığınmacı ölümleriyle nasıl kuzey-güney uçurumunun kara deliklerinden, kör dehlizlerinden biri haline getirildiğini içimiz ezilerek, göç endüstrisinin, insan kaçakçılarının belirsizlik ve risklerle dolu yöntemleriyle, “Avrupa Kalesi”nin güvenlik tedbirleri ve mevzuat düzenlemeleriyle her gün biraz daha yükselen surlarını aşmaya çalışan sığınmacıların, bu sınırlara çarpıp cansız bedenler olarak Ege kıyılarına vurmasını derin bir çaresizlik içinde, vicdanlarımızın aşındığının farkında olarak, belki de en kötüsü bütün bu olayların sessiz tanıkları olmaya zorlanarak izliyoruz.
Bizler
• Umudun ve dayanışmanın en gerekli olduğu bir alanda “göç, mültecilik, sığınmacı” sorunlarını birlikte düşünmek
• Sınırlarda yoğun bir biçimde yaşanan insan hakları ihlallerini engellemenin yollarını aramak
• Göç, göçmen ve sığınmacı sorunlarının “yüksek siyaset”in gündemine salt güvenlik gerekçesiyle değil, insan hakları, sürdürülebilir kalkınma, savaşlar..ın durdurulması, bölgesel entegrasyon, kalkınma desteği vb temalarıyla yer bulabilmesinin imkanlarını araştırmak
• bir deneyim, bilgi ve iletişim ağı oluşturabilmek için
Dikili Belediyesi’nin ev sahipliğini yapacağı bir sınır kampı düzenliyor; ülkemizde ilk kez deneyimlenecek bu etkinlik için yurtdışından ve yurt içinden duyarlı bütün kişi ve kuruluşları katılmaya çağırıyor; çalışma ve sanat atölyeleri, panel-söyleşi ve diğer etkinlikler için önerilerinizi ve katkılarınızı bekliyoruz.
İletişim; dikili2008-sinirkampi (att) hotmail.com